Tokat’taki inanç merkezine madencilik ruhsatı yargıya taşındı

Tokat’taki inanç merkezine madencilik ruhsatı yargıya taşındı

(Tokat Günçalı köyü halkı geçtiğimiz ay Valilik önünde basın açıklaması yaparak taleplerini dile getirmiş, madencilik girişimini protesto etmişti.)

İklim ve gıda krizinin ‘düşmansız’ bir milli güvenlik tehdidi olduğuna dikkat çekilen dava dilekçesinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan 500 milyonluk göç dalgasının yaşanacağı uyarısı yapıldı…

Yusuf Yavuz

Türkiye kavurucu sıcaklarla boğuşurken, ülkenin dört bir yanında devam eden vahşi madencilik projelerine karşı halk yaşam alanlarını koruma mücadelesi veriyor. Tokat’ın merkeze bağlı Günçalı ve Killik köylüleri, özel bir maden firmasına verilen değerli maden arama ruhsatının iptali için Tokat İdare Mahkemesi’nde dava açtı. Köy muhtarlarının da aralarında olduğu 118 vatandaşın vekaletiyle açılan iptal davasında, iklim ve gıda krizi vurgusu dikkat çekti. Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO)’nın da davacılar arasında yer aldığı davanın dilekçesinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki sıcaklık artışının 500 milyon insanın bölgeden göç etmesine yol açacağına dikkat çekilerek, “insan sebepli küresel ısınma-iklim değişikliği sürecini durduramadığımız takdirde, göçlerle Türkiye nüfusuna eklenecek 10 milyonlarca iklim mültecisiyle birlikte su ve gıda krizine girmek üzere olduğumuz kesindir. Korumamız gereken tarım topraklarımızı ve su kaynaklarımızı, madencilik faaliyetlerine tahsis etmek ise, iklim krizini ve sonuçlarını öngöremeyen davalı MAPEG’in, bu öngörüsüzlüğün bedelini halkımıza ödetmesi anlamına gelecektir. İklim krizi, doğrudan ve dolaylı düşmansız bir milli güvenlik tehdididir ve Bakanlıklar bu ülkenin suyunu, toprağını, halk sağlığını korumakla mükelleftirler” ifadelerine yer verildi.

(Madencilik tehdidi altındaki Günçalı köyünden bir görünüm)

Tokat’ın merkeze bağlı Günçalı ve Killik köylüleri, yöre halkınca kutsal olarak görülen Çal Baba ormanını da kapsayan maden arama ruhsatının iptali için dava açtı. Tokat İdare Mahkemesi’nde açılan davaya Günçalı ve Killik köylerinin muhtarları da dâhil olmak üzere 118 vatandaş katıldı. Önemli bir tarımsal üretim merkezi olan Çamlıbel Ovasını ve su kaynaklarını da tehdit eden madencilik girişimine karşı Ziraat Mühendisleri Odası da davacı oldu.

ÜÇ AYRI BAKANLIĞIN DAVAYA MÜDAHİL OLMASI İSTENDİ

HLC Kıymetli Madenler ve Yatırım A.Ş. adlı özel bir madencilik şirketine 2029 yılına kadar geçerli olmak üzere değerli madenler arama ruhsatı ve arama izni veren Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü (MAPEG) aleyhinde açılan davanın dilekçesinde, dava konusu işlemin hukuka aykırı olduğu ve telafisi imkânsız zararlar doğuracağı savunularak “Davacılar yanında görevleri gereği müdahil olmaları gereken Tarım ve Orman Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na davanın ihbar edilmesi” istendi.

ÇAL BABA DAĞININ İNANÇ MERKEZİ OLARAK TESCİL EDİLMESİ İSTENİYOR

İptal ve yürütmenin durdurulması istemiyle açılan davanın dilekçesinde, ruhsat alanı içerisinde bulunan ve yöre halkı tarafından kutsal kabul edilen Çal Baba ormanının inanç merkezi olarak tescil edilmesi için girişim başlatılacağı kaydedilerek şöyle denildi: “Müvekkillerin birçoğu, Tokat merkez ilçede ve bu ilçeye bağlı Günçalı ile Killik Köyleri’nde yaşamakta olup, tarım, hayvancılık ve arıcılıkla uğraşmaktadırlar. Bir kısmı ise her ne kadar Tokat dışında ikamet etseler de, Günçalı ve Killik’te ekilip dikilen gayrimenkulleri ve ekte yer alan dilekçeden de anlaşılacağı üzere, yöre halkı tarafından kutsal sayılıp, yılın belli dönemlerinde yöre halkının topluca ziyaretlerde bulunduğu ve müvekkil Günçalı Köyü Muhtarı Salman Görgülü tarafından inanç merkezi olarak tescil edilmesi istenen ruhsat sahası içerisindeki Çal Baba Dağı ve Ormanı dolayısıyla köyleri ile sıkı bağları bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, şehir dışında yaşayan müvekkiller, inanç merkezi ziyaretleri sırasında ya da ayrıca temel gıda ihtiyaçlarını karşılamak adına ve özellikle alışık oldukları madımak, asma yaprağı, bulgur, buğday, salça, peynir gibi temel gıda ürünlerini köylerinden tedarik etmek amacıyla yılda birkaç kez mutlaka köylerine gitmektedirler.  

‘HALKIN KÖYLERİ DIŞINDA GİDECEK BAŞKA YERİ YOK’

Köyde yerleşik müvekkiller ile yılın belli dönemlerinde köylerine gelen müvekkillerin, dava konusu maden ruhsatına konu projenin işletmeye geçmesi ve yerleşik olanların Tokat Merkez İlçesi sınırları içindeki Günçalı ve Killik köylerinde yaşamaya devam etmeleri halinde -ki; gidecek başka yerleri olmadığı için mecburen yaşamaya devam edeceklerdir- arama faaliyetleri sonrasında bulunması olası değerli madenleri topraktan ayrıştırmada kullanılan siyanür gibi zehirli maddeler ile içinde cevher bulunan toprağın işlenmek üzere kazılması/çıkarılması sırasında ortaya çıkacak diğer zehirli bileşiklerin, ağır metallerin ve gazların hiç bir kaza olmasa da yağmurlar ve buharlaşma suretiyle yeraltı sularına, havaya, toprağa, besin zincirine karışması neticesinde zehirlenecek olmaları kesindir. Bu durum bilimsel, somut bir gerçekliktir. Ne yazık ki maden şirketlerince, ne faaliyet sırasında meydana gelmesi olası kazalara karşı, ne de işin doğası gereği ortama yayılacak zehirli kimyasallara ve gazlara karşı alınabilecek, bilimsel olarak doğruluğu ve kesinliği tartışmasız önlemler ve tedbirler bulunmamaktadır. Bugüne değin ülkemizde faaliyet gösteren şirketlerin işlettiği değerli madenleri topraktan ayrıştırma sahalarda yaşanan kazalar bu iddiamızın ispatıdır.”

SON DÖNEMLERDE HALK KRİZLERLE YÜZLEŞTİ

Son dönemlerde ekonomik krizin had safhaya ulaştığı ve halkın büyük bir çoğunluğunun gıda ve iklim kriziyle yüzleştiği vurgulanan dava dilekçesinde, “Tokat’ın Günçalı ve Killik köylerinde yeni bir maden sahasının açılması ve özel bir şirkete maden arama ruhsatının verilmesi, telafisi imkansız sonuçlar yaratarak, büyük ölçekli bir ekolojik yıkıma ve doğa tahribatına, ormanların parçalanması nedeniyle yeni yangınların çıkmasına, zaten kıt olan su kaynaklarının kirlenmesine ve insanların yaşam alanları ile biyoçeşitlilik kaybına yol açacak, tersine göç almaya başlayan kırsaldan kentlere göç başlamasına yol açacaktır. Günçalı ve Killik dışında yaşayan müvekkillerin, köylerinde üretim olmazsa, büyük şehirde yaşama imkânları da kalmayacaktır” denildi.

İKLİM GÖÇÜ KAPIDA, TOPRAĞI VE SUYU KORUMAMIZ GEREKİYOR

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki sıcaklık artışının 500 milyon insanın bölgeden göç etmesine yol açacağına vurgu yapılan dava dilekçesinde ayrıca şu görüşlere yer verildi: “İnsan sebepli küresel ısınma-iklim değişikliği sürecini durduramadığımız takdirde, göçlerle Türkiye nüfusuna eklenecek 10 milyonlarca iklim mültecisiyle birlikte su ve gıda krizine girmek üzere olduğumuz kesindir. Korumamız gereken tarım topraklarımızı ve su kaynaklarımızı, madencilik faaliyetlerine tahsis etmek ise, iklim krizini ve sonuçlarını öngöremeyen davalı MAPEG’in, bu öngörüsüzlüğün bedelini halkımıza ödetmesi anlamına gelecektir. İklim krizi, doğrudan ve dolaylı düşmansız bir milli güvenlik tehdididir ve Bakanlıklar bu ülkenin suyunu, toprağını, halk sağlığını korumakla mükelleftirler. HLC madencilik şirketine verilen maden arama ruhsatına karşı açtığımız bu haklı davada halk sağlığının dikkate alınmasını ve ivedilikle yürütmeyi durdurma kararı verilmesini talep ediyoruz.”

Yorum bırakın