Antik kentin üzerinde 900 yataklı otel!

Antik kentin üzerinde 900 yataklı otel!

Kemer’deki İdyros antik kentinin kalıntılarını da barındıran orman arazisinde otel yapımına karşı çıkan Platform üyeleri, Koruma Bölge Kurulu önünde “Tarihi betone kurban etmeyin” çağrısı yaptı…

Yusuf Yavuz

Antalya’nın Kemer ilçesindeki İdyros antik kentinin kalıntılarının bulunduğu 293 bin m2’lik orman arazisi, 2068 yılına kadar Özak Gayrimenkul şirketine verildi. Daha önce Fransız Tatil Köyü olarak bilenen tesisin bulunduğu koyu da kapsayan bu tahsisle birlikte bölgede koruma amaçlı imar planı hazırlandı. İdyros antik kentinin kalıntılarının da bulunduğu bölgede 900 yatak kapasiteli 5 yıldızlı bir otel inşa edilmek isteniyor. Kemer’in geçmişinin izlerini taşıyan bu bölgedeki otel inşaatının bölgenin hafızasını sileceğini savunan İdyros Antik Kentine Dokunma Hareketi üyeleri, Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü önünde bir basın açıklaması yaptı. Kaleiçi’ndeki tarihi bina önünde toplanan platform üyeleri, İdyros antik kentinin kalıntılarının bulunduğu bölgenin sınırlarının bilimsel yaklaşımla yeniden belirlenmesini, bu çalışmalar tamamlanana kadar da otel projesinin askıya alınmasını talep etti.

ANTALYA’DA 40 YILDA TURİZMİN YUTTUĞU MİLLİ PARK

Türkiye’nin gözde turizm beldelerinden biri olan Kemer’de 1980’li yıllarda başlayan planlı ve nitelikli turizm, zamanla yerini yatak sayısı ve her şey dahil sisteminin iştahına bıraktı. Olimpos, Phaselis gibi antik kentleri barındıran sahil bandı ile biyoçeşitlilik zengini doğal miras alanlarının bulunduğu bölge 1970’lerin başında milli park ilan edildi. Adını Olimpos antik kentinden alan milli parkın 1972 yılındaki yüzölçümü 69 bin hektarlık bir alanı kapsıyordu. Antalya Limanının batısından başlayıp, Gelidonya burnuna kadar uzanan Olimpos (Beydağları) Sahil Milli Parkı, o yıllarda bir köy olan Kemer’i turizm amacıyla bir servis istasyonu olarak kurgulamış, yaklaşık 4-5 bin yatak kapasitesiyle Güney Antalya Turizm Bölgesinin merkezi olarak konumlandırmıştı.

DOĞAYLA İÇ İÇE TATİL ANILARDA VE BELGESELLERDE KALDI

Ayışığı Plajı’na bitişik olan bölge ise 1969 yılında 49 yıllığına tatil köyü modeliyle turizm hizmeti sunan ClubMed’e tahsis edilmişti. Fransız Tatil Köyü olarak anılan ClubMed, 1978’de usta Yönetmen Süha Arın’ın hazırladığı Likya’nın Sönmeyen Ateşi belgeselinde kısaca görünür. Antalya’nın ilk tatil köyü özelliğini taşıyan ClubMed’in 1970’li yıllardaki bu ayrıcalıklı ve temiz bir deniz, korunmuş bir doğa içindeki görünümü tatilciler için bulunmaz bir nimet olarak görülüyordu.

HALKIN REKREASYON İHTİYACI İÇİN AYRILAN KIYILAR OTELLERİN OLDU

Ancak 1980’li yılların başlarından itibaren Çamyuva, Beldibi, Göynük ve Tekirova gibi yerleşimlerde ardı ardına yapılan tahsislerle milli park gittikçe küçülmüş, verilen teşviklerle yatak kapasitesi başlangıçta öngörülenin onlarca katına çıkarak bölgede hızlı bir dönüşüme neden olmuştu. Milli Park ve turizm planlaması, başlangıçta bir yandan doğayı korurken diğer yandan turizmin ihtiyaçlarıyla halkın rekreasyon ihtiyaçlarını harmanlayan bir içeriğe sahipken planlı ve altyapısı sağlam bir turizm modelini de ortaya koyuyordu. Kemer’de ilk dönemde açılan tatil köylerinde iki katı aşmayan konaklama üniteleri inşa edilirken, bu anlayış zamanla çok katlı devasa otellere bıraktı yerini. Halkın günübirlik ve çadırlı kamp ihtiyaçlarını karşılayan Beldibi TURBAN ve Kemer Kındılçeşme gibi kamp alanları da orta sınıfın elinden alınarak büyük otelcilere tahsis edildi. Günümüzde milli parkın sınırlarının büyüklüğü ise 31 bin hektara kadar gerilemiş durumda.

ANAYASAL HAK OLAN KIYIYA ULAŞMAK HAYAL OLDU

Yaz aylarında Kemer’de Anayasal bir hak olan kıyıya ulaşmak için saatlerce havlu serecek yer aramak zorundasınız. Eğer şanslıysanız, otellere tahsis edilen alanların ortasındaki sınır bölgelerde küçük alanlarda yer bulabilirsiniz. Bu yanıyla Kemer sahilleri otellerin işgali altında ve sıradan bir vatandaşın kavuruccu yaz sıcaklarında birkaç bin TL’yi gözden çıkarmadan denize ulaşıp serinlemesi neredeyse hayal oldu.

KEMER’İN İLK TATİL KÖYÜNÜN ARAZİSİ 2068’E KADAR ÖZAK’IN OLDU

Son yıllarda giderek artan yoğunluğa ulaşan bu manzaranın tam ortasında Kemer’in ilk tatil köyünün bulunduğu orman arazisi 2023 yılında el değiştirdi. Tahsis süresinin dolmasının ardından süre uzatımına gidildi ve turizme tahsisli 293 bin m2’lik orman arazisi Özak Gayrimenkul şirketine devredildi. Bu devirle birlikte tahsis süresi de 2068 yılına kadar uzatılmış oldu.

KEMER’İN TARİHİ ORMAN ARAZİSİNDE SAKLI

Bunun ardından ünlü Ayışığı Plajı’nın bitişiğindeki araziden başlayarak Çalıştepe denilen yamaç araziye uzanan bölgede 5 yıldızlı ve 900 yatak kapasiteli bir otel inşa etmek isteyen Özak Gayrimenkul büro çalışmalarına başladı. Bu alanda ortaya çıkan arkeolojik kalıntıların İdyros antik kentinin yerleşiminin yayındığı bölge hakkında da fikir vermeye başladı. Yapılan çalışmalarda ortaya çıkan kalıntıların bulunduğu noktasal alanlar tescil edilirken, tescilli alanları da kapsayan daha geniş arazi için koruma amaçlı imar planı hazırlandı. Planın adında ‘koruma’ yer alsa da, bu koyda 900 yataklı bir otele de cevaz vermesi, doğal ve kültürel mirasın korunması konusunda hasasiyeti olan çevrelerin tepkisini çekti.

OTELİ DE KAPSAYAN İMAR PLANININ İPTALİ İÇİN DAVA AÇILDI

‘İdyros Antik Kentine Dokunma Hareketi’ adıyla bir araya gelen yörede yaşayanlar, Kemer’in hafızası niteliğinde olan bu bölgenin betonlaşmadan korunması için harekete geçti. Otel yapılması panlanan bölgeyi kapsayan, 4 Temmuz 2025 tarihinde Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından onaylanan koruma amaçlı imar planının iptali için dava açan Platform, 11 Aralık’ta yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullanmıştı: “İdyros antik kenti bir otelin içine, betona gömülmek istenmiştir. Üstelik, söz konusu 1. ve 3. derece sit alanları da yeterli bir çalışma yapılmadan, alel acele belirlenmiştir. İdyros Antik Kenti’nin bu imar planında çizilenden çok daha geniş sınırlara dayandığını anlamak için uzman olmaya gerek yoktur, gören gözlere sahip olmak yeterlidir. Ancak maalesef Kültür Varlıklarını Koruma Antalya Bölge Kurulu’nun gözlerinin görmediği anlaşılmaktadır. Koskoca kent dururken, yalnızca yüzde 10 kadar bir alanı sit alanı ilan etmek başka şekilde açıklanamaz diye düşünüyoruz: Koruma Kurulu kör müdür?”

KORUMA BÖLGE KURULU ÖNÜNDE BASIN AÇIKLAMASI YAPILDI

Açılan davanın ardından Koruma Bölge Kurulu’nu eleştiren Platform üyeleri ile vatandaşlar bu kez doğrudan Kurul önünde toplanarak kapsamlı bir basın açıklaması yaptı. Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu Müdürlüğü’nün Kaleiçi’ndeki tarihi binası önünde toplanan Platform üyeleri, İdyros antik kentinin bütüncül olarak korunmasını talep eden dilekçelerini de yetkililere sundu.

‘ANTİK KENT DERE KENARINA SIKIŞTIRILDI’

Koruma Bölge Kurulu önünde Platform adına Erol Malçok tarafından yapılan basın açıklamasında, şöyle denildi: “Eskiden ClubMed’e tahsis edilmiş olan 293.000 metrekarelik orman ve kıyı alanının 45 yıllığına Özak Gayrimenkul AŞ adlı bir şirkete devredildiğini öğrendik. Bir sır gibi saklanan otel projesinin 900 yataklı, -2 + 3 şeklinde derin kazıları da içeren beş katlı betonarme binalardan oluşan korkunç bir proje olduğu bilgisine ulaştık. Bu otelin yapılması durumunda İdyros antik kentinin gün yüzü görmemiş, henüz sınırları bile saptanamamış olan büyük bölümünün artık geri dönülmez şekilde kaybedileceği ortadadır. Bu korkunç otel projesinin nasıl yapılabildiği sorusuna cevap aradığımızda karşımıza Kültür Varlıklarını Koruma Antalya Bölge Kurulu’nun verdiği izinler ve yaptığı sit alanı tespit kararları çıktı. Kurul, çok daha büyük bir alanı kapsadığı uzman raporları ve eski makalelerle kanıtlanmış olan İdyros antik kentini, Karayer Deresi’nin sadece bir kıyısına sıkıştırmıştı. Bugün halihazırda Akdeniz Üniversitesi tarafından yürütülen kazı çalışmalarının yapıldığı Batı kıyısını kentin tamamı olarak kabul etmişti.

‘ARAZİNİN 251 BİN M2’LİK KISMI BETONLAŞACAK’

Sadece antik köprünün diğer tarafında yıllardır varlığı bilinen iki bina kalıntısını 1. derece sit alanı ilan etmiş, bu binaları da otelin neredeyse içinde bırakarak ileride herhangi bir bilimsel kazı çalışmasını olanaksız hale getirmişti. Gerisini, yani Çalış Tepeye kadar olan yüzbinlerce dönümlük potansiyel kent alanını araştırmaya bile gerek görmeden otelin insafına terk etmişti. Her zaman kullanılan ‘otel inşaatı sırasında kültür varlığı tespit edilirse koruma altına alınacak’ ifadeleri burada tamamen anlamsız hale gelmektedir. Çünkü 293 bin metrekarelik tahsis alanının sadece 40 bin metrekaresi 3. derece ve 1. derece sit ilan edilmiştir. 251 bin metrekarelik alanda şirketin başında arkeolog olmadan kazı ve beton işleri yapılabilecektir. Şirketin insafına bırakılmak, potansiyel bir antik yerleşime yapılacak en kötü işlemlerden biridir diye düşünüyoruz. Şirkete değil, devletimize, bakanlığımıza, koruma kurulumuza ve müzemize güvenmek istiyoruz.”

BİLİMSEL VE ŞEFFAF ÇALIŞMA İLE KORUMA STATÜSÜ TALEBİ

Koruma Kurulu’na sunulan dilekçe ile, İdyros antik kentinin sınırlarının gerçekçi biçimde ve bilimsel bir yaklaşımla yeniden belirlenmesi, koruma statüsünün ise yükseltilmesi talebinin iletildiği belirtilen açıklamada, şöyle denildi: “Aynı zamanda, antik kent üzerine verilmiş olan otel izninin de, sit alanlarının yenden değerlendirilmesi işlemi bitene kadar askıya alınmasını talep ediyoruz. Bunu yapmanın, kültürel mirasımıza karşı bir görev olduğunu düşünüyoruz. ‘İdyros antik kenti otele kurban edilmesin’ diyoruz. Jeoradar ve diğer teknolojik araçları kullanarak, acil kazılar ve sondajlar yapılarak, şeffaf bir çalışmayla kentin tümünün gün ışığına çıkarılmasını, hak ettiği koruma statüsüne kavuşturulmasını bekliyoruz.

AKDENİZ ÜNİVERSİTESİ’NE BİLİMSEL KAZI ÇAĞRISI

Son olarak, Idyros Antik Kenti kazılarını yürüten Akdeniz Üniversitesi’ne de bir sözümüz var: Lütfen kültür varlığımıza karşı görevinizi yerine getirin. Orada bir otel tahsisi olmasaydı nasıl hareket edecektiyseniz, öyle yapın lütfen. Ayışığı Plajından Çalış Kalesine kadar olan yüzlerce dönümlük alanda kazı yapma yetkisine sahip olan üniversitenizin, sadece küçücük bir alanda kazı yürütmesini kültürel mirasımıza bir ihanet olarak görüyoruz. Üniversitenin yetkisini kullanmasını, Karayer Deresi’nin Doğusunda da kapsamlı araştırma ve kazılar yapmasını bekliyoruz.”

ARKEOLOJİK KAZILARIN SINIRLANMASININ NEDENİ OTEL PROJESİ Mİ?

Platformun açıklamasında dikkati çeken başlıklardan biri de 2017 yılında bölgede yapılan arkeolojik kazıların ardından çalışmaların Karayer Deresinin sadece bir kıyısında sınırlı kalması. Antik bir köprünün kalıntılarının da bulunduğu derenin bir kıyısının gözardı edildiği vurgusu yapılan açıklamada, “Kazılar Karayer Deresi’nin sadece bir kıyısında sınırlı kaldı, sanki köprü boşu boşuna yapılmış, antik kent karşı kıyıda devam etmiyormuş gibi davranıldı. Bugün devam etmekte olan kazıların kentin muhtemelen yarısından bile azını kapsadığı, bölgeyi ziyaret eden bütün dürüst arkeologların ortak fikridir. Nitekim, davetimiz üzerine Idyros Antik Kenti’ni inceleyen Türkiye Arkeologlar Derneği Antalya Şubesi arkeologları, var olan kazıların çok yetersiz olduğunu, araştırmaların köprünün Doğu kanadı tarafında, Çalış tepe ve Ertuğrul Tabyalarına kadar olan çok daha büyük alanda devam etmesi gerektiğini ortaya konan bir rapor yayınladılar. Söz konusu raporu, derneğin sosyal medya hesaplarında bugün de görmek mümkündür. Arkeolojik kazı çalışmalarının neden bu kadar sınırlı bir alanda kaldığını anlamamız uzun sürmedi: İdyros antik kenti üzerine yeni bir otel tahsisi vardı!” denildi.

Yorum bırakın